20 Aralık 2013 Cuma

Yılbaşı !!


                                                    
Evinizden "güzel başlangıçlar" ruhunu eksik etmeyin. Bulunduğumuz ortamı güzelleştirmeye çalışmak, o onun yanına, bu bunun arkasına, hergün yaşadığımız streslerden sıyrılmak, keyif yapmak, kendimizi güzelleştirmek aslında. Herşey istediğim gibi diyebilmek. Bu enerji yeni tanışmaların, keyifli ağarlamaların, özel anların sayısını arttıracak eminimki.

Küçük yeni bir çiçek evin merkezi haline gelebiliyor. Ortamın havasını nasıl da değiştirdiğini gözlemlemişsinizdir. Büyük kaselerde meyveler, bereket getiriyor. Kırmızılar algıyı arttırıyor. Her an doldurulmaya hazır kadehler içimizi ısıtıyor.

Yılbaşında sevdiklerinizle güzel vakit geçirip bütün senenize güzel yansımaları olması dileğiyle.


Sessiz Sef vv.02 Yilbasi 2014 from Project Alis's on Vimeo.






 

                               

24 Kasım 2013 Pazar

Özel tasarım yılbaşı hediyeleri hazır !!

Yılbaşı hediyeleri hazır! Yeni umutlar, güzel buluşmalar, yeni başlangıçlar. Bunları paylaşmak için güzel bir arkadaş ortamından daha iyisi olabilir mi? Sevdiklerinizle buluşacağınız gece için güzel bir sürpriz de Kalecik'ten. Bu sene farklı olarak 2012 Kalecik Karası şarabımıza küçük bir hediye ekledik. 


Bu peynir bıçakları kanepelerle, baharatlı tereyağlarınızla ve yumuşak peynirlerin servisinde kullanılabilir. Yılbaşına özel sınırlı sayıda her biri birbirinden farklı iz bırakacak tasarımlar için benimle irtibata geçebilirsiniz.




7 Eylül 2013 Cumartesi

Bağ bozumu

30 Ağustos 2013 Kalecik'te bağ bozumu.

Hava çok sıcak, Ankara'nın kuru sıcağı. Kasalar toz toprak içinde. Boş sepetler, şapkalar ve makaslar. Herkes gözüne bir sırayı kestiriyor ve dalıyoruz asmaların arasına.


Şarap yapımında kullanılacak üzümün şeker oranının uygun seviyeye gelmiş yani üzümün olgunlaşması gerekiyor. Üzüm şırasının şaraba dönüşebilmesi için bu gerekli. Şeker oranı düşük üründen, alkol oranı düşük ve dayanıksız şarap elde ediliyor. Bu da şarabın sirkeleşmesi anlamına geilyor. Üzüm olgunlaşmadı ise şarap yapımı sırasında istenilen alkol oranına ulaşılabilmesi için şıraya şeker ilavesi yapılması gerekiyor. Yapay bir üretim olduğundan sanırım çok tercih edilmeyen bir yöntem. 

Üzümler en koyu renklerini aldıklarında hatta bazı salkımlar büzüşmeye başladıysa üzümün olgunlaşmaya başladığını gözlemlemiş oluyoruz. Bir de hidrometre ile şeker oranının ölçülmesi gerekecek. Hidrometre su ölçen bir cihaz ve ölçtüğü derece sıvıdaki yoğunluk anlamına geliyor. Ölçüm için en uygun hava sıcaklığı 20 derece. Hidrometrenin ilk ölçüm rakamı 1000 (saf su). Bunun üzerindeki değer sıvının içindeki yoğun madde anlamına geliyor. Genelde seviye 1085-1095 arasında olduğunda 1 lt sıvıda yaklaşık 2,3 - 2,5 gr şeker olduğu anlamına geliyor. Bu seviyede bağcı bağı bozar. Beklenilen her an bir risk içeriyor. Hava sıcaklığı düşebiliyor, üzümler olgunlaştığı için kuşların üzümleri yemesine karşı tüm bağı korumak imkansız hale gelebiliyor.  


Üzümleri topladık, bekletmeden işlemek lazım. Neler yaptık neler..


9 Temmuz 2013 Salı

Akşam üstü çayı


Akşam üstü çayı demlenmiş. Gün batıyor, herkes yavaş yavaş yuvasına çekiliyor. Tavuklar kümeslerine girdi. Bahçe suları açıldı. Biz de gün batımı manzarası karşısında çayımızın yanına Peshwari Naan (Hint ekmeği) ekmeği yapmışız, her bir ısırıkta ne kadar fazla alabilirsem o kadar iyi düşüncesiyle ekmeklerimizi yiyoruz. Neyseki ailecek bu fiziki özelliğimizin üzerine kimseyi tanımadığımızdan hakkını verdiğimize inanarak keyfini çıkartabiliyoruz. :)



Bu ekmek yassı yarım daire şeklinde yapılıyor, yumuşacık hamuru içerisinde antep fıstığı kuru üzüm ve hindistan cevizi var. İçindekiler çeşitlendirilebilir. Ben kendimce yaptığım ekmeği anlatacağım.

Önce hamurunu yapıp kabarmaya bırakıyorum. Bunun için 240gr (2 fincan) un, 1/2 çay kaşığı tuzu, 1/2 çay kaşığı kabartma tozunu ve 1 çay kaşığı şekeri bir kapta karıştırıyorum. 1/2 çay kaşığı kuru mayayı aktive olabilmesi için 120ml (yarım fincan) ılınmış süt ve 2 yemek kaşığı ayçiçek yağını karıştırdığım kapta 3-4 dakika bekletiyorum. Unlu karışımın ortasına bir çukur açıp sütlü karışımı buraya boşaltıyorum ve tombiş yumuşacık bir hamur olana kadar yoğuruyorum. Hamur karıştırdığımız kaba ve elimize yapışmayacak. Gerekirse biraz un ilave edilebilir. 


1 saat sonra hamurun havasını almak için tekrar yoğuruyorum ve 5 - 6 eşit parçaya bölüp bir mutfak havlusu altında 15 dakika daha bekletiyorum. Bu arada, eşit ölçülerde bıçaktan geçirilmiş kuru üzüm, çekilmiş antep fıstığı ve hindistan cevizini karıştırıp içi hazırladım. Sonrasında hamurları, unlu bir yüzeyde, gösterdiğim şekilde 15 cm çapında, yarım cm kalınlığında açtım. İkiye katladığımda yapışması için kenarlarını çok az parmağımla ıslatıyorum. Hazırladığım içten 1 silme yemek kaşığını hamurun ortasına koyup hamuru ikiye katlıyorum. Üzerinden tekrar yavaşça merdane ile geçiyorumki içi homojen bir şekilde dağılsın ve hamur ile kaynaşsın. 

200 derecede önceden ısınmış fırında fırın tepsisine yerleştirip üzeri kızarana kadar (yaklaşık 15 dakika) pişiriyorum. Sabırsızlanmaktan fırının üste yakın bir rafına yerleştirdim. 

Fırından çıkardıktan sonra üzerine taze kişniş yaprakları serpiştirdik. O da hafif buruk bir  tat katıyor. Ilıkken yemek gerekiyor yoksa kuruyor. Evde deneyin! Kahvaltıya da çok uygun olacaktır. 


19 Haziran 2013 Çarşamba

Bir gün gelir..

Siyasetten oldukça uzak durarak, ait olmadığımı düşündüğüm bir ülkede yaşıyor gibi hissederken bir gün bir şey oldu. İstanbul'da başlayan daha sonra tüm Türkiye'ye hatta dünyanın çeşitli yerlerine ilham olan bu direniş. Bu hareketin gücüne inanan tüm insanlar, görev bilip, özgürlüklerini ve hür iradelerini, "insan haklarını" savunmak için sokakalara döküldü. Birilerinin zorlamasıyla ya da zayıf yönlerini kullanması sebebiyle değil , kendisi istediği için. Medeniyete doğru bir adım. Güzel başlangıçlara... Şerefine...

5 Haziran 2013 Çarşamba

Yabani otlar

Don zamanını atlattık. Geceler artık ılık. Şimdilik herşey yolunda gidiyor. Asmalar çiçek açmadan seyreltme budaması yapıldı. Şimdi asmalar çiçek açtı. İşlerim dolayısıyla bu zamanı eş zamanlı takip edemedim. Yarın yeniden saha kontrole gidiyor olacağım. Annemin geçen hafta bahçeden getirdiği kiraz, kara dut ve çilekleri görünce sabırsızlandım.  

Bağcılıkta önemli mücadelelerden biri de yabani otlar ile olan. Yabani otların tohumları rüzgarla, böceklerle ve ya gübre ile gelip toprağa karışıyor. Gün ışığı ve yağmurlarla diğer bitkiler gibi gelişmeye başlıyor. Yaz döneminin ilerleyen zamanlarında bitkide su buharlaşmaya başladıkça asmalara rutubet yaratıyor. Ve bu da mantar gibi hastalıklara yol açıyor. Ayrıca asmaların topraktan aldığı suya ortak olarak asmaların 
yeteri kadar su almasını engelliyor. Bu sebeple bu bitkilerin temizlenmesi gerekiyor.


Yabani otların temizlenmesi için birkaç yöntem var. Uzun zaman araştırdım. İlaç yapmak mümkün. Fakat tehlikeli bir yöntem. Bölgenin canlılarına ve diğer yararlı bitkilere bulaşma ihtimali var. Malçlama denilen bir teknik var. Güneş geçirmeyen fakat su geçiren kalın bir çuval ya da jut malzemesi ile toprağı örtmek. Böylelikle tohum evresindeyken bitki güneş ışığı alamadığı için gelişemiyor. Bir yöntem de kaz beslemek. Evet   doğru duydunuz:) Ne sevimli değil mi? Kaz yabani otları yiyor. Keçi ve ya Koyun yabani otların dışında asmaları da yiyorlar. Kontrol edilmesi çok zor. Fakat kaz, söylendiğine göre yabani otlara dadanıyor. Eğer yerimiz olabilseydi denemek isterdim. Çok ta dayanıklı bir hayvan hem kış hem yaz koşullarına. 

En bilinen yöntem çapalamak ve toprağı sürmek. Biz de şu anda bu teknikle ilerliyoruz. Traktör sıra aralarını sürüyor. Asma diplerini çapalamak ise bizlerin işi. Sezon boyu sürekli faaliyet devam ediyor. 

Erken bahar döneminde yabani otlarla mücadeleye başlamak gerekmiyor. Bu dönemde yabani otlardan kısa dönemde fayda sağlayabiliriz. Yağışların başlamasıyla teraslı arazilerde erozyon riski oluşuyor. Toprağı tutması için yabani otlara bir süreliğine göz yumabiliriz.   






9 Mayıs 2013 Perşembe

Kulübe

Küçük bir kulübe. Ne kadar büyük ev yapsan da içine sığmıyorsun bir şekilde. Herşeyi içine alacak dört duvar yeterli aslında. Fransa' da Paris yakınlarındaki bu 17 metrekare kulübe önceleri tekne garajı olarak kullanılıyormuş. Şimdi ise hangi yüzyılda olduğunu tahmin edemeyecek kadar sade ve basit döşenmiş bir nehir kulübesi. Haftasonu teknolojiden ve tüm lükslerden arınmak için ideal bir ev. Mutfak bölümüne bayıldım..





7 Mayıs 2013 Salı

Son durumlar


Nisan-Mayıs aylarında, Ocak ayından bu yana yavaşlattığımız hatta neredeyse durmuş olan zamanı hızlandırıyoruz. Hızlı çekime geçtikte denilebilir. Asmalar dahil tüm ağaçlar ve bitkiler hızla büyüyor, yeşilleniyor, çiçek açıyor. Gelişimi tam yakalayabilmek için her gün gözlemlemek yetmiyor, sabahtan akşama birşeyler değişiyor. İki hafta ara ile çekilmiş resimler ortada. Neyseki ilk budama maceramızı muhtemel bir aile faciasına dönüşmeden atlattık. Şu an herkes mutlu. Bakalım üzümler çıkacak mı anneee !!


Sadece asmalar değil dediğim gibi her şey uyanıyor her şey çoğalıyor. Damdaki kedi bile doğuruyor. Herşey bir ilgi istiyor. Fideler ekiliyor, su bekliyor. Kelebekler bile dikkat istiyor. Gündüzleri çiçeklerle, geceleri evdeki ışıklarla oyalanıyorlar. Yemek masasının bir sandalyesinde o oturuyor mesela. Selam edip, niyetlendiğin sandalyeye değil karşısına oturuyorsun. Kümeste de faaliyet bol. Hele şu tuzluk ve karabiberlik. Keşke hep böyle kalsalar. 



  Kirazlar;

 Çilekler;


Evdeki balkonumda yetiştiricilik denemelerimden bir tanesi oldukça olumlu sonuçlandı. Tatlı patates! Jamie Oliver tariflerinde sıklıkla geçer. Menşei Çin. Tadı balkabağı, havuç, patates arası bir şey. Süpermarketten aldığım tatlı patatesin bir tanesini dörde bölüp boş bir saksıya yerleştirmiştim. İki ay sonra gözüktü bizimki. Ne kadar önce ekersen ek balkonda da olsa uyanacağı vakti iyi biliyor. 


Saksıda kendisini daha fazla kısıtlamayalım, ben onu mutlu edeyim o da beni mutlu etsin diyerek onu Kalecik' teki bahçeye yerleştirdik. Hevesle ürününü bekliyorum. 


26 Nisan 2013 Cuma

Mola !

Yaz geldi sanırım. İliklerime kadar ısındım. Çok mutluyum çoook.. Bir de güzel etkinliğe rastladım. Buzbağ şaraplarının Facebook sayfasında bir yarışma var. 10 sorudan kazandığınız puan ve sonunda yazacağınız yazı değerlendiriliyor. Ödül olarak muhteşem yemekleri ile Şarap tadımı yapabileceğiniz Gaziantep gezisi ve her 100. başvuruya yemek kitabı hediyesi var. Şansınızı deneyin. İş molasıııı :)  

21 Nisan 2013 Pazar

Bağ evleri

Sabah erkenden kalktım. Horoz sabahın üçünden beri bağırıyor. Birileri benden önce kalkmış belliki, içeriden tıkırtılar geliyor. Sobanın kapağının açılıp kapandığını, gıcırtılarını duyuyorum. Beni uyandıran da muhtemelen bu ses. Biliyorum ki süt kaynatılmış içine azıcık kahve ve şekerle aç karnına sütlü kahvemi içeceğim. Anneannem her zamanki gibi mutfakta cezvenin başında. Hiç bir zaman kendisinin bizden önce bir şey yiyip içtiğini görmedim. Herkesi doyurup ondan sonra kendisi yemeğin başına oturur.

Hava serin, oda havasız üzerine bir şey alıp sütlü kahvemle kendimi dışarıya atacağım. Dışarıda tavuklar benden önce çimenlere kurulmuş. Güneş (bekçi köpeği) gece harcadığı enerjisini geri toplayabilmek için uykuda. Boylu boyunca serilmiş. Bende kendime bir yer buluyorum ve oturuyorum. Kahvemi yudumluyorum.  Pencerelerden evdeki hareketliliği görebiliyorum. 

Bu bizim ev. Bizim sabahlar. Eminim daha kalabalık, daha hareketli bağ evleri de vardır. Uzun zamandır takip ettiğim bloglar var. Bunlardan bir tanesi "Manger" Mimi Thorrison'un. Yaklaşık bir yıldır takip ediyorum. Fransa'da Bordeaux yakınlarında Medoc'ta eşi, 4 çocuğu ve 14 köpeği ile birlikte yaşıyor. Yemeklerinde doğal hasat ürünleri kullanıyor olması kümes hayvanlarından yaptığı yemekler özellikle çok ilgilimi çekiyor. Bir de fotoğraflar oldukça güzel, bloguma bolbol resimler koyabilmem için bana ilham veriyor. Bu blog'ların en güzel tarafı paralel yaşamları gözleyebilmek. Tıpkı yan evdeki komşuna arasıra gözünün kayması gibi:)


Medoc, Bordeaux'nun kuzeyinde bağları ve şarap üretimi ile ünlü bir bölge. 1500 tane bağ'a sahip. İlginç bir bölge çünkü burası coğrafik konumu itibariyle üzüm üretimine uygun bir bölge değil. Atlantik okyanusuna çok yakın ve oldukça fazla yağış alıyor bu sebeple rutubetli. Bu da normalde bitkilerde çürümeye sebep oluyor. Böyle bir ters klima etkisine rağmen bölgenin yüz yıllardır oluşan kum ve çakıl ile karışık toprak yapısının üzümün yetişmesine olanak verdiğine inanılıyor. Arazinin düz olmasına rağmen üstün drenaj özelliği, çakıllı toprak yapısının ısıyı toprakta tutması yetişen bitkilerin olgunlaşmasına ve tadının yoğunlaşmasına ayrıca kök yapısının gelişmesine sebep oluyor. Bölgenin gelir kaynağı şarapçılık. Kendine has iklim koşullarıyla şarapları dünyaca ünlü ve özel. Yolu Bordeaux'dan geçenler atlamasın !! 




4 Nisan 2013 Perşembe

Bağcılık ile ilgili ..

Bağcılık ile ilgili Kayra Wine Center 'ın "Amatörler için Bağcılık ve Üzüm Yetiştiriciliği" programının ilanını gördüm. Çok heyecanlandım, buradan paylaşmak isterim. Program konusunda deneyimli eğitmen ile orta ölçekli bir bağ kurma ve yönetme bilgilendirmesi yapıyor olacak. Benim de fırsatım olursa katılabilmek çok isterim. Kayra şarapçılığa teşekkürler..


22 Mart 2013 Cuma

Kayra Wine Center

Kayra Wine Center, 2008 yılından beri şarap kültürünü yaygınlaştırmak için faaliyetlerde bulunuyor. Şarap ile ilgili her konuda bilgi edinebileceğiniz ortak bir iletişim platformu oluşturmuş durumda. Sertifikalı eğitimleri olduğu gibi şarap tadım etkinlikleri yönünden oldukça aktiviteleri oluyor. Etkinliklerini buradan erişebilirsiniz.


11 Mart 2013 Pazartesi

Evde bir Somelye !!

Somelye'ler oldukça yaygın olarak karşımıza çıkmaya başladı. Somelyeler, bir restoranda ağır alkollü içkilerin satın alınmasını, uygun koşullarda saklanmasını, doğru yemekle doğru şekilde sunulmasını organize eden profesyonellerdir. "Somme" kelimesi gıda ve içecek taşıyan öküz arabalarından sorumlu kişilere denirmiş. Sonrasında yemek masasını hazırlayan ve sunum yapan kişi olarak anlamı genişlemiş. 

Şarap seçimi konusunda nedense koku - tad alma duyularımıza güvenmiyoruz. Bir de restoranda şarap seçerken, menüde adına bakarak seçecek kadar tecrübeli olamıyoruz. Tüm şarapları da önümüze açtırıp tadamayacağımıza göre seçim genelde garsona brakılıyor. Bir şarabı seçerken bilinmesi gereken bir sürü parametre varmış gibi geliyor. Bunların hepsine hakim olmaya ömrümüz yeter mi? Doğru ama yalnış benim kendime benimsediğim yol; çok bilinen  üzüm çeşitlerinin tadlarını öğrenmek ve gerisini şansa bırakmak. Örneğin Kalecik Karası'nın tadını bildikten sonra hangi markanın hangi mahsülü olduğu benim için ikinci planda kalıyor. 2010 yılının mahsülü 2011'den çok daha iyi olabilir veya A marka'nın şarapları B'ye göre çok daha başarılı olabilir. Bu kısmı biraz zevke, biraz şansa kalıyor. Aynı zamanda işin biraz da gizeminin olması fena olmaz..Tamamen amatörce farkındayım, bu sadece benim izlediğim bir yöntem.  

Etrafımızda gerçekleşen etkinliklere katılarak üzüm çeşitlerinin tadını ayırt edebilir hale gelebiliriz. Farklı tadlar denemeye kendimizi zorlayarak sonunda yemeklerle favori uyumlarımızı yakalayabiliriz. Bizde kendi Somelye(!)miz olabiliriz.


Bilinen bazı gerçekler de yok değil. Dünyaca kabullenilmiş gastronomların tecrübelerine göre de yediğimiz yemekler ile hangi şaraplar uyumludur basit kuralları var. Hafif bir yemek ile hafif bir şarap, yoğun lezzeti olan bir yemek ile belirgin lezzetlere sahip şarapların tercih edilmesi tavsiye ediliyor.
  • Domates sos, hafif bir şarapla 
  • Kahverengi sos, kırmızı şarapla
  • Limon sıkıyorsak asitli bir sek şarapla
  • Mantarlı bir sos meşeli bir şarapla 
  • Kırmızı etler ile kırmızı, az pişmiş kırmızı etler güçlü bir kırmızı şarapla
  • Kızartılmış beyaz etler kırmızı şarapla
  • Izgara deniz mahsülleri sek beyaz şaraplarla uyumludur diye biliniyor. 
Dikkat etmemiz gereken iki konu da; tuzlu yemekler kırmızı şaraplardaki tanenin acımsı tadını artırıyor, sirke sarımsak ve turp gibi acı sebzeler şarabın lezzetini bozuyor.

27 Şubat 2013 Çarşamba

Bordo Bulamacı

Fungusit, bitkilerde hastalık yapan mantarları önlemekte kullanılan tüm kimyasallara verilen isim. "Bordeaux Mixture" başlıca fungusit lerden bir tanesi. Türkiye'de adı Bordo Bulamacı olarak geçiyor. Budama sonrası açık kalan alanlarda mantar oluşumunu engellemek amacıyla sprey yöntemiyle uygulanıyor. Önleyici bir aktivite, belirtiler oluştuktan sonra uygulanırsa hastalığın yayılmasını engellemiyor.

Bordo bulamacı 1882 yılında Bordeaux-Fransa'da tesadüf eseri bulunmuş. İçeriğindeki malzemeler; bakır sülfat, kireç ve su. Günümüze kadar aynı içerikle ve aynı yöntemle uygulanmaya devam edilmiş.

Bitkiye zarar vermeden üzerindeki zararlı mantarları yok etmek imkansız. Yapılması gereken bir Fungusit ile yaprakların yüzeyini kaplayıp bu zararlı hücrelerin gelişimini engellemek. Oldukları yere hapsetmek. Bu ilaçlamanın kış mevsiminden bahar mevsimine geçerken budama sonrası yapılması gerekiyor. Karışım oranı 1 kg Kireç, 1 kg Bakır sülfat ve 100lt su şeklinde. Kireçli su ve bakır sülfat karıştırıldığında kimyasal bir tepkimeye giriyorlar. Bu sebeple farklı oranda karıştırılması veya başka ilaçlarla karıştırılması mümkün değil. Bakır sülfat ve Kireç ayrı metal olmayan kaplarda su ile karıştırılıyor. Sonrasında Bakır sülfat çözeltisi kireç çözeltisinin üzerine yavaş yavaş boşaltılarak karıştırılıyor. Bu sıralama daima böyle olmalı. İlaçlamadan bir gün sonrasında yağış olmaması gerekiyor. Olursa ilaçlamayı tekrarlamak gerekiyor.

Bakırın toprağa karışmasının ve birikiminin bitkilere zarar verebileceği endişesi doğmuş. Fakat yıllarca yapılan kontrollü deneyler sonrasında bitkilerin gelişimine ve kalitesine negatif etkileri olmadığı kanıtlanmış. Ayrıca organik tarım alanında kullanımı onaylanan bir ilaç türü.






21 Şubat 2013 Perşembe

Budama için neler gerekli?


Çoluk çocuk, torun torba budamaya çağırdık. Peki bu arkadaşların iş görebilmesi için ne gibi ekipmanlara ihtiyaçları var ? 

Her kişiye bir plastik bot, bir budama makası ve ellerdeki derinin aşınmasını engellemek için eldiven gerekiyor. Bağ arazisinde yer örtücü bitkiler olmadığından zemin oldukça yumuşak. Kış boyu yağıştan dolayı çamurlu. Bu çamuru plastik botlardan çıkartmak bile zorken günlük botlardan sıyırmak mümkün gözükmüyor. 

Budama makası için büyük ve küçük makaslar mevcut. Maalesef işin ucuzuna kaçmak ya kestiğiniz yerleri zedeleyip asmalara zarar vermenize ya da zaten zor olan budama sürecini iyice zorlaştırıyor. Ne kadar pürüzsüz bir kesik olursa dal kendini o kadar çabuk yeniliyor, toparlıyor. El kaslarınızı da o kadar zedelememiş oluyorsunuz. Bir günde pestilimizin çıkmasını istemeyiz. Yapacak iş çok!

İnce dalları el makası ile kesmek mümkün. Fakat kalın dallar ve odunsu kuru dallar için mutlaka uzun kollu yaş dal makası veya testere gerekiyor. Dönem dönem bu maksların bilenmesi gerekiyor. Bilemek için öncelikle makası yıkayıp temizleyip tüm pasından ve kirinden arındırıyoruz. Makası herhangi bir yere kıstırıp ya da sıkıca tutup zımpara taşı ile keskin yerlerini sivriltiyoruz. Aynı yer üzerinden çok fazla geçmemek gerekiyor. Tekrar temizlik yapıp bağlantı yerlerini rahatlatmak için yağlıyoruz. Sonrasında pası önlemek için maksaları kuru yerlerde saklamakta fayda var.

Budama sırasında makası daldan dala, asmadan asmaya gezdiriyoruz. Bu da bulaşıcı hastalıklara rahat bir ortam sağlıyor. Bunu engellemek için asmadan asmaya geçerken makası sterilize etmemiz gerekiyor. Bir beze el temizteme jeli sıkıp bu bez ile makasın ağzını silebiliriz. Başka bir yöntem makası küçük bir kovada alkole batırarak ya da fazlaca sulandırılmış çamaşır suyuna batırarak sterilizasyon yapabiliriz.  

15 Şubat 2013 Cuma

Kış budaması

Kış budaması şarap yapım sürecinde en önemli işlemlerden bir tanesi. Üzümün kalitesini haliyle şarabın kalitesini doğrudan etkileyen bir faktör. Önceki dönemde büyümüş olan dalların yaklaşık %95 'i kesiliyor.

Adam gücü ile yapılan bu işlem bağcılıkta en pahalı giderlerden bir tanesi. Mümkünse çoluk-çocuk, eş-dost en yakınından yardıma çağrılmalı. Biz de kolları sıvadık bu hafta sonu. Çalışmalar sonuçsuz kalmadı bağın %80'inin yaklaşık 2 günde üstesinden geldik. Ah o odunsu asmalar yokmuu !!!



Bahar geldiğinde asmalar dallanmaya başlayacak. Ama nasıl? Asma nereden ve nasıl gelişecek? Buna budayarak biz yön vereceğiz. Başka bir deyişle asmayı terbiye ediyoruz. Fazla dallanmayı engelleyip yetebileceği  kadar dala güç vermesini sağlıyoruz.

Asmanın gövdesi ortada kalacak şekilde 180 derece açıyla iki kordon biri sağa ve biri sola uzanıyor, her bir kordonda mahmuzlar, her bir mahmuzda gözler bu gözlerden de uzayan dallar var. Bu gözlerden mevsim geldiğinde dallar çıkmaya başlayacak. Ve gerili sıra telleri saracak, üzerinde salkımlar oluşacak. Yapacağımız her kolda 4-5 adet mahmuz bırakmak ve her birinde iki göz bırakmak. Böylece her mahmuzdan en fazla 2 asma dalı uzayacak. Bunu yaparken de iki sene öncenin kuru dalını ve geçen seneki dallardan bir tanesini tamamen elimine ediyor, bu seneninkinde de iki göz kalacak şekilde kısaltıyoruz. Resimdeki 7 farktan anlaşılabileceği gibi :) İlk başlarda oldukça zor oluyor. İnsanın gözü seçemiyor bir türlü ya da kıyamıyorsunuz. Uzuun uzun bakışıyorsunuz. Ne güzel uzamış bunlar neden kesiyoruz diye insan mantığına direniyor. Sürekli içinde bir telkin. Her yeni asmaya geçtiğinde acaba bir öncekinde yalnış mı yaptım endişesi. Izdırap verici bir süreç. Fakat öğrendim ki asma affedermiş. Yani bir sene yaptığınız yanlış budamayı bir sonraki sene düzeltme imkanımız oluyormuş. Hem terbiye ediyoruz hem de yeri geldimi affına sığınıyoruz...

Gözden kaçanlar olabilir. Toprak, gövde, kuru dallar hepsi aynı renk. Ara sıra geri dönüp bir kontrol etmek gerekiyor. Ya da annem gibi önden çocukları salıp arkadan toparlayarak gelmek gerekiyor. Arada da önden gidenlere "Neden uzun bırakıyorsunuz?" ya da "Neden bu kadar kısa bırakıyorsunuz, hiç göz kalmamış!" diye seslenmek, her an enselerindeki soğuk rüzgarları hissetmelerini sağlamak gerekiyor. Bu işin olmazsa olmazları bunlar. Birde ne gibi ekipmanlar gerekli kısmı var. Onu da en kısa zamanda yazacağım.



30 Ocak 2013 Çarşamba

Tati & Kara tavuk !!
Tavuğun Tati' nin karşısında dakikalarca dans etmesine ne diyorsunuz? Ve Tatiş tavuğu gördüğü andan itibaren asla arka bacaklarında ki bükülme açısını, kuyruğundaki dikliği, vücudun sol omuz tarafına doğru yaylanmasını bozmadan ona bakıyor. Hayretler içerisinde !! Bir tavuk benim karşımda nasıl böyle rahat davranabiliyor. Ben ne yapmalıyım ? diye düşünüyor.

29 Ocak 2013 Salı

Kış Uykusu


Yılın ilk karı Kalecik'e de düştü. Bağın görüp görebileceğimiz en çıplak, en renksiz hali. Bağ, kışın, yani Kasım ayından Mart ayının sonlarına kadar uykuda olacak. 

Kış boyunca asmalar metabolizmaları gereği yaptıkları fotosenteze ara verecekler. Bir önceki senenin gelişme döneminde oluşturdukları enerjiyi köklerinde, dallarında ve gövdesinde depolayacaklar. Bu enerji kışın ardından bahar dönemindeki uyanışta  onlara çok yardımcı olacak.

Hava soğuduğunda bitkilerin hücrelerindeki su donma tehlikesiyle kaşı karşıya olacak. Eğer bu su hücrelerde donarsa, bitkiye kalıcı hasarlar veriyor. Buna engel olmak için bitkinin kendi kendine aldığı önlemler var. Öncelikle bitki dışarıdan su emilimini durduruyor. Sonrasında, hücrelerindeki mevcut suyu hücrelerin arasındaki ortama aktarıyor. Su burada donsa bile asmaya kalıcı zararlar vermemiş oluyor. Sadece asmalar için değil yapraklarını döken tüm bitkiler için "uykuda" dediğimiz olay bundan ibaret.    

Bu dönemde de yapılması gereken işler olacak elbette. Bunlardan en önemlisi kış budaması.

14 Ocak 2013 Pazartesi

Kış uykusu

Uzuun bir uykudan sonra, yeniden bir şeyler yapmaya karar veriyorum:) Bu uyku sırasında yapraklar iki kere döküldü, iki kere yeşerdi, asmalar dört kere budandı, ilk mahsül şaraplar tükendi ikinci mahsül tükenmek üzere :) Ne pekmezler, ne salçalar, ne pestiller yapıldı. Blog tutmaya heveslenmemin en önemli nedeni Kalecik'teki bağımızda olup bitenleri takip etmek, takip ettirtmekti. Şarabımızı içenlerin, içtikleri her yudumun nasıl emek ve sevgi harcanarak üretildiğini yansıtmak. Blogu ilk yarattığımdan bu yana geçen sürede hiç bir şey yapmamak... Çok ayıp oldu :)

Umarım 2013 yılını geç kalmadan yakalayabilirim. İyi bir yıl diliyorum..